AV. BERRA BESLER: NEREDE BİR HAK İHLALİ VARSA, ORADA AVUKATA İHTİYAÇ VARDIR

10.12.2016

TBB Eğitim Merkezi “Özel Eğitim” çalışmaları kapsamında düzenlenen “Anlattırıcı Soru ve Çapraz Sorgu” konulu seminer 10 Aralık 2016 tarihinde, Ankara’da gerçekleştirildi.

Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı ve Eğitim Merkezi Başkanı Av. Berra Besler’in konuşmasıyla açılan seminerde 209 meslektaşımıza eğitim hizmeti sunuldu.

Prof. Dr. Timur Demirbaş, Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Murat Öksüz, Askeri Yargıtay Onursal Başkanı Fahrettin Demirağ, Doç. Dr. Burcu Demren Dönmez, Yrd. Doç. Dr. Mine Özaşçılar, Av. Berra Besler, Av. Rifat Çulha, Av. Dr. Salih Oktar ve Av. Alim Mert tarafından verilen seminerde, “Anlattıcı Soru ve Çapraz Sorgu Kurgusal Duruşması” ile pratik yapıldı. Seminer, TBB Eğitim Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi Av. Rifat Çulha’nın sorumluluğunda gerçekleştirildi.

Fotoğraflar için tıklayınız

NEREDE BİR HAK İHLALİ VARSA, ORADA AVUKATA İHTİYAÇ VARDIR

Seminerin açılışında konuşan TBB Başkan Yardımcısı ve Eğitim Merkezi Başkanı Av. Berra Besler, eğitimin hukukçular için çok anlamlı bir gün olan 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde gerçekleştirildiğine dikkat çekerek şunları söyledi:

Bildiğiniz gibi 2. Dünya Savaşının yaşattığı felaketin ardından devletlerin iç hukuk sorunu olmaktan çıkan “insan hakları”, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun, 10 Aralık 1948 tarihinde kabul ettiği “İnsan Hakları Evrensel Bildirisi” ve onu takiben hazırlanan sözleşme ve belgelerle evrensel hukukun temelini oluşturmuştur.

Nasıl ki hukukun üstün değerlerini esas alan evrensel hukukun temelinde insan hakları varsa, bütün insan hakları ihlallerinin temelinde de hukuksuzluk vardır.

Üzülerek söylemek zorundayız ki aradan geçen 68 yıla, bu sürede verilen bütün mücadelelere ve gösterilen çabalara rağmen, dünya genelinde insan hakları ihlalleri artarak sürmekte, Türkiye ise temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasında sürekli gerilemektedir.

Bu gerilemeyi bütün ağırlığıyla yaşıyor ve hissediyoruz değerli katılımcılar.

Çocuklarımız tecavüze uğrarken ve yurtlarda yanarken, kadınlarımız dövülürken ve öldürülürken, gençlerimiz üçer beşer şehit olurken, bombalar masum yurttaşlarımızın canlarını alırken, işçilerimiz katliam gibi kazalarda hayatlarını yitirirken, ülkelerindeki iç savaştan kaçıp ülkemize sığınan, istismara ve sömürüye açık sığınmacıların çaresizliğine tanık olurken ve daha pek çok gerçek yüzümüze çarparken yaşıyoruz.

Evde, okulda, yurtta, sokakta, parkta, otobüste, dolmuşta; kısacası yaşadığımız her yerde şiddetle karşılaşıyoruz.

Değerli meslektaşlarım,

Şiddeti, 15 Temmuz’da da Gazi Meclis’i ve kendi halkını bombalayacak kadar gözü dönmüş bir grubun darbe girişimiyle yaşadık. Türkiye Barolar Birliği ve Barolar olarak darbecilerin karşısında dimdik durduk.

Ancak bu hain girişimin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal ve Olağanüstü Halin Kanun Hükmünde Kararnameleri ile maalesef yeni bir olumsuz sürece girdik.

KHK’ler ile Meclis’in ve yargı denetiminin devre dışı bırakıldığı bu süreçte, pek çok mağduriyet iddiasıyla birlikte savunma hakkına yönelik de akıl almaz sınırlamalar getirildi.

Oysa nerede bir hak ihlali varsa, orada bağımsız savunmanın temsilcisi avukata ihtiyaç vardır değerli meslektaşlarım.

Bildiğiniz gibi darbecilere yönelik operasyonlar kapsamında on binlerce kişi mesleklerinden atıldı, işlerinden çıkarıldı veya uzaklaştırıldı. Resmi açıklamalara göre 90 binden fazla kişi hakkında işlem yapıldı. Tutuklu sayısı ise 40 bine yakın.

Savunma hakkına getirilen kısıtlamaların, haklarında işlem yapılan kişilerin suçlu olup olmadıklarının ortaya çıkarılması, yani mahkemelerin maddi gerçeğe ulaşması önünde en büyük engeli oluşturacağı açıktır.

KHK’lerle yapılan düzenlemelere göre; hükümlünün avukatıyla görüşmesi altı ay yasaklanabilecek, avukat ile müvekkil arasındaki görüşmeler kayıt altına alınabilecek, aralarında belge alış-verişi yapamayacaklardır.  Bunlardan da vahim olmak üzere avukatın mazeretsiz olarak duruşmaya gelmemesi halinde duruşma avukatsız devam edebilecek ve yine avukat hakkında müdafilik görevi sırasındaki yaklaşımları nedeniyle soruşturma/kovuşturma açılabilecektir.

Bu düzenlemeler savunma hakkını, adil yargılanma hakkını, adalete erişim hakkını, silahların eşitliği ilkesini, masumiyet karinesini, avukatın sır saklama yükümlülüğünü ağır bir biçimde ihlal eder niteliktedir ve kabul edilemez.

Zor bir süreçten geçiyoruz. Ancak avukatların tarih boyunca insan hakları mücadelesinde en önde yer aldığının bilinciyle bu zorlukların da üstesinden geleceğiz.

Herkes bilmeli ki, halkın hak arama özgürlüğünün sesi avukatların en büyük örgütlü gücü olan Türkiye Barolar Birliği, kuruluşundan bu yana olduğu gibi bunda sonra da insan hak ve özgürlüklerini, hukuk devletini ve hukukun üstünlüğünü savunmaya devam edecektir.

Değerli meslektaşlarım,

Biz avukatlar olarak halkın haklarını ve hukukunu en iyi şekilde savunabilmek için bilgimizi sürekli tazelemek durumundayız.

Bugünkü eğitimimizde değerli eğitmenlerimizin engin bilgi ve tecrübeleri ışığında Türk Hukuk mevzuatımıza yeni giren “doğrudan soru ve çapraz sorgunun” sistematiğini ve nasıl uygulanacağını göreceğiz.

Türkiye Barolar Birliği Eğitim Merkezi olarak bilgi donanımlarını güncellemeleri ve zenginleştirmeleri bakımından, barolarımızdan gelen talepler doğrultusunda Anadolu’nun dört bir yanında gerçekleştirdiğimiz seminerlerle ve Ankara’da yaptığımız özel eğitim seminerleriyle meslektaşlarımıza katkı sunmaya devam ediyoruz.

Bugüne kadar barolarında düzenlediğimiz seminerlerle 77.429, Ankara’da düzenlediğimiz özel eğitim seminerleriyle 6.061  meslektaşımıza eğitim hizmeti sunduk.

Staj eğitim programlarıyla birlikte bugüne kadar eğitim verdiğimiz avukat ve avukat stajyeri sayısının 85.967’ye ulaştığını söylemek isterim.

Bugünkü eğitimin de önemli yarar sağlayacağına duyduğum inançla ve başarı dileklerimle hepinizi saygıyla selamlıyorum.